Hoşgeldiniz  

Zeynep Özcan: Mücadele Etmek Genlerimizde Var

admin | 02 Ekim 2018 | Genel, Manşet, Röportajlar, Spor, Üst Manşet A- A+

Cinsiyet kalıplarının meslekler üzerindeki etkisiyle mücadele eden, 28 yıldır futbol antrenörlüğü yapan Zeynep Özcan, erkek sporu olarak anılan alandaki mücadelesini anlattı.

28 yıldır futbol antrenörlüğü yapan Zeynep Özcan, gazetecigunlugunden.blogspot.com Merve Ateş’e verdiği röportajda  sahip olduğu sayısız başarıdan sonra 3 arkadaşıyla kurdukları Atletik Ataşehir Spor Kulübü’nün hikayesini anlattı.

Kadın olmak demek, erkek egemen bir toplumda sadece ait olduğumuz cinsiyet sebebiyle engellere maruz kalmak demek… Kadın olmak demek,  korku, endişe ve baskı altında varoluş mücadelesi sürdürmek demek. Kadın olmak aynı zamanda bizi hapsetmek istedikleri daracık dünyada yeni bir gökyüzü bulmaya çalışmak demek…

Tıpkı Virginia Woolf’un söylediği gibi “Hayat, sürekli bir mücadeleydi. Hayat, çok büyük bir güç ve cesaret gerektiriyordu. Belki de hepsinden önemlisi, biz insanlar yanılmaya meyilli varlıklar olduğumuz için, insanın kendisine güveninin olması gerekiyordu. Kendimize güvenimiz noksan olursa beşikteki bebekten farkımız olmaz.”

Zeynep Özcan toplumsal cinsiyet kalıplarının meslekler üzerindeki etkisiyle mücadele eden kadınlardan… 28 yıldır futbol antrenörlüğü yapan Özcan, sahip olduğu sayısız başarıdan sonra hayallerinin peşinden giderek 3 antrenör arkadaşıyla birlikte (Serhat Akdoğan, Ömer Bulut ve Sinan Çelik) Atletik Ataşehir Spor Kulübü’nü kurdu.

Mücadele etmenin genlerimizde olduğunu söyleyen bu harika kadının hikâyesinin yeni gökyüzü arayan tüm kadınlara ilham olmasını diliyorum…

Öncelikle hikâyenizi dinlemek isterim… Zeynep Özcan kimdir?

49 yaşındayım. 28 yıldır İstanbul’da futbol antrenörlüğü yapıyorum. Çoğunlukla amatör takımlarla çalıştım. Marjinal bir babaya ve dört erkek kardeşe sahibim. Babam eski mahalle bekçilerindendi. Biz İstanbul’da okuyalım diye polis olarak şark hizmeti yapmak yerine bekçi olarak kalmış. Babam hayatımda görebileceğim en marjinal insanlardan biri. İleri görüşlü bir insandı.  O zamanki babaları düşündüğünüz zaman, kızının futbol oynamasına izin verecek birini bulmanız çok zor… Ama benim babam spor yapmamı, okumamı çok istedi.

Babam, fiziksel gelişimimden dolayı emniyet amiri olmamı hayal ederdi. Eskiden emniyet amirliği için önce polis, baş komiser yardımcısı, baş komiser, emniyet amirliği sonrasında vali yardımcılığı gibi hiyerarşik bir düzen söz konusuydu. Bir süre sonra boyum uzamadı ve benim sınava gireceği dönem boy ortalaması 1,65 oldu. Ben de sınavlar için gereken boy sınırını tutturamadım. Böylece babamın hayalleri suya düştü ama ben sporu hiç bırakmadım.

Çocukluğunuzda dominant bir karakter miydiniz?

Evet, biraz öyleydim. (Gülüyor) Erkeksi bir karakter olmaktan ziyade öncülük etmeyi çok sever, hakkımı asla yedirmezdim. Dominantlığı kadın futbolunda bazen cinsiyetçi bakış açısıyla algılıyorlar. Benim dominantlık anlayışım ise daha çok aldığım bir işin sonuna kadar arkasında durmak, doğrularını sonuna kadar savunmak.

Futbolla nasıl tanıştınız?

Öncesinde jimnastik, voleybol gibi sporlar yapmıştım. Bir de erkeklerle halı saha maçı yapardım. Bir gün erkek kardeşlerimle halı saha maçı yaparken futbolu keşfettim. Dostluk Spor’da 1,5 senelik bir futbol hayatım oldu. Ardından Bostancı Güven Spor’da bir süre oynadım. Bostancı Güven Spor’dan sonra biraz ara verdim.

20-21 yaşlarında oynamaktan ziyade öğretme kısmını sevdiği anladım. TFF tarafından açılan antrenörlük kurslarına başvurdum. Daha sonra Selimiye Spor Kulübü’nde seminerlere katıldım. Kurstaki kadın antrenör adaylarından sadece ben devam ettim. Seminerleri bitirdikten sonra Libadiye Spor Kulübü’nde Şaban Çalımlı ve Kudret Aslan Başkan ile çok güzel bir 9 sene geçirdim. Şampiyonluklar yaşadık, kendimi geliştirdim… Ondan sonra Fetih Kelkit Spor ve Ataşehir Doğuş Spor Kulübü takımlarını çalıştırdım.

Futbolun hayatınıza, bakış açınıza nasıl bir etkisi oldu?

Karakterimi değiştirmedi. Çocukken nasılsam hala öyleyim. Çoklu bakış açım ve derinlik anlayışımı değiştirmiş olabilir. Aynı zamanda futbol çok katmanlı bir sektör. O sektörle nasıl başa çıkacağımı öğrendim.

Meslek hayatınızda cinsiyetçi bakış açısı nedeniyle haksızlığa uğradığınız oldu mu?

Şimdiye kadar denk gelmedim. Belki de samimi bir ortamda bulunmam sebebiyledir. Maçta rakibiz ancak dışarıda da görüşüyoruz.

Sadece genç bir teknik direktör maç sırasında pozisyon konusunda anlaşamayınca “Evine git” dedi. Sonra benden özür diledi. Genç olduğu için hata yapma lüksü olduğunu düşünüyorum. Yaşça büyük biri olsa affetmezdim.

“Futbol antrenörlüğü meslek olarak görülmüyor”

Çalışma koşullarınız nasıl?

Antrenörlük sosyal haklar konusunda vahim durumda. Hala meslek olarak kabul edilmiyor. Düşünebiliyor musunuz öğrencilerimizi alıp maçlara götürüyoruz ama sigortamız yok.  Sigorta yapan kulüp oldukça az. Antrenör maaşları da pek iyi değil. Ek iş yapmadan çok zor… Ben sadece iki yıldır antrenörlük yapıyorum, daha önce başka işlerle birlikte götürüyordum. Bu konuyla ilgili düzenlemeler yapılması gerekiyor.

Futbol dışında hangi işlerle uğraştınız?

Üniversitede halkla ilişkiler okudum. Bir ara muhasebe alanında çalıştım. Daha sonra terzi dükkânında çalıştım. Futbol ağır bastığı için bir süre sonra dükkânı kapattım. Kardeşimin güvenlik sistemleri şirketi var, bazen ona yardım ediyorum.

Erkek takımı çalıştırırken bakış açısından kaynaklı farklılıklar yaşıyor musunuz?

Söylediklerimi hemen kabul ediyorlar. Genlerinde anaerkillik var aslında. Sadece o genleri ortaya çıkarmak önemli. Bugüne kadar hep erkek takımı çalıştırdım ama hiçbir sıkıntı yaşamadım. Bazen anaçlığım tutuyor. Annelik ablalık yapıyorum.

Atletik Ataşehir Kulübü nasıl ortaya çıktı?

Ataşehir Doğuş Spor Kulübü’nde çalıştıktan sonra hayallerimi peşinden gitmeye karar verdim. Serhat Akdoğan, Ömer Bulut ve Sinan Çelik hocalarımla iyi yürekli, dürüst, hedefleri olan, paylaşmayı bilen çocuklar yetiştirmek amacıyla bir araya geldik. 2-3 haftada çok yol katettik. Biz bir ev inşa ediyoruz, herkes buraya gelmeli.

                          “ Bize kötü davranan erkekleri affetmememiz gerekir”

Erkek egemen bir toplumda ayakta kalmayı başarabilmiş biri olarak kendi hemcinslerinize ne önerirsiniz?

Kendilerinden ödün vermemeyi. Kendinden ödün verdiğin zaman isteklerin ardı arkası kesilmiyor. Kadın olarak bir canlıya hayat veriyorsunuz ama hayat verdiğiniz kişileri yönetemiyorsunuz.

Adaleti kadınlar şekillendirmeli. İyiyi kötüyü, güzeli çirkini biz öğretmeliyiz. Kadınlar olarak geride kalmaya kimi zaman izin veriyoruz… Bunu kırmamız gerekiyor. Her kadın kendi hakkını bilmek ve savunmakla mükellef. Kimse gidip bizim yerimize savunmaz.

Kadınlardan uslu ve itaatkâr olmaları bekleniyor. Eğer biz mücadele etmezsek bu düzen değişmez. Biz mücadele etmeden haklarımızı kimse vermez.

Geçen gün bir programda Dalay Lama’nın röportajı vardı. Onu ziyaret eden kadının babası İngiliz asker. O askerin kızıyla sevgi dolu bir röportaj yaptı. “Sevgi kötülükten ileridedir” dedi. Aklımdan ne kadar affedici ve bağışlayıcı olduğunu geçirdim… Biz de bize kötü davranan erkekleri affedebilir miyiz bilmiyorum… Hayatın belli noktalarında kötü davranan erkekleri yasa çerçevesinde affetmememiz gerekir. Kadın cinayetleri, taciz ve tecavüz söz konusu olduğunda affedemeyiz.

Kaynak: gazetecigunlugunden.blogspot.com

Yorumunuz
Konu hakkındaki görüşleriniz nelerdir?

© 2020 Haberin Aslı Tüm Hakları Saklıdır ~ İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.